Eczacılık ve Eğitim

Eczacılık ve Eğitim

Değerli Meslektaşlarım,

Eğitim meselesi hiçbir ülkenin tamamıyla çözemediği, çağımızın belki de en büyük ve en içinden çıkılmaz problemlerinden biridir. Özellikle Sanayi Devrimi'nden sonra kurumsal ve demokratik bir yapıya bürünen, ayrıcalıklı kişilerden ziyade geniş kitleleri kapsayan milli eğitim uygulamaları, uzunca süredir üzerinde epey tartışılan bir konudur. Yürütülen tartışmalar çok yönlü olsa da temel olarak "Ne için ve nasıl bir insan yetiştirmeliyiz?" sorusu etrafında şekilleniyor. Ülkemiz özelinde değerlendirme yaptığımızda ise dünyanın ilgilendiği tartışmalardan uzak kaldığımız ve hemen her alanda olduğu gibi kendimize has sorunlarla boğuştuğumuz kısır bir tartışma ortamına sahibiz. Öncelikle şunu peşinen belirtmeliyim ki fikirlerin özgürce tartışılıp toplumsal mutabakatın sağlanamadığı bir ortamda, var olan sorunların çözüme kavuşacağını düşünmenin, naif bir hayalcilikten ileri gitmeyeceğini anlamamız gerekir. Dolayısıyla bizim bugün karşılaştığımız esas mesele, çocuklarımızın hangi evrensel bilgi, nitelik ve değerlerle yetiştirilmesi gerektiğini tartışamıyor oluşumuzdur. Ne yazık ki mevcut tabloya baktığımızda ne dünya standartlarını umursuyor ne de mutabakata önem veriyoruz. İlköğretimden tutun yükseköğretime kadar ki tüm eğitim süreçlerinde dünyanın oldukça gerisindeyiz. Uluslararası raporları şöyle bir incelediğimizde karşımıza çıkan tablo şudur: Geleceğimizi emanet ettiğimiz çocuklarımızın büyük bir kısmı bırakın iyi bir eğitim almayı, anadillerinde yazılan bir metni anlamıyor, basit matematik problemlerini çözemiyor ve temel bilimlerdeki bilinmesi elzem basit konuları dahi bilmiyor. Sitemsizliğin kronik bir hal aldığı eğitim sistemimiz çağın gereklerine cevap veremiyorken biz ise yalnızca milli eğitim bakanlarını değiştirmek gibi bir çözüm anlayışına sahibiz. İdarecilerin yeterliliği ve eğitim hakkındaki bilgileri elbette yadsınamaz fakat böylesine köklü bir sorunu bir kişinin çözebileceğini düşünmek gerçeklikten kopuk yaşamaktır. Bugünün var olan sorunlarını çözen ve yakın geleceğin olası sorunlarını öngören, üzerinde uzlaşılmış uzun vadeli ciddi bir eğitim reformu gerçekleştirmediğimiz takdirde, günübirlik politikalardan medet umma yanlışlığını sürdürmeye devam edeceğiz.

Tüm bu sorunlar yumağının ortasında mesleğimize baktığımızda ülkemizdeki genel problemin bizi de ciddi olarak etkilediği gerçeğiyle karşılaşıyoruz. 1960 yılında Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi ile başlayan modern anlamdaki fakülte anlayışı, 2003 yılına gelindiğinde 12 eczacılık fakültesi ile devam etmekteydi. O zamanın koşullarında ülkemizde eğitim problemi varlığını korumakla birlikte eczacılık fakültelerinden yetişen eczacıların çok daha donanımlı olduğunu çekinmeden söyleyebiliriz. Hâlihazırda hiçbir akılcı gerekçe gösterilmeden açılan 60 adet eczacılık fakültesi bulunuyor. Mevcut fakültelere baktığımızda birçoğunun teknik altyapısının yetersiz olduğunu ve öğretim üyesi açığı bulunduğunu görüyoruz. Öğretim üyesi kadrosu tamamlanmamış, laboratuvarı, kütüphanesi ve yurdu yetersiz fakültelerde donanımlı eczacılar yetiştirilmesi olanaksızdır. Pandeminin sağlık çalışanlarının niteliğini gözler önüne serdiği bir dönemde, sağlık gibi bir alanda, eğitim kalitesinin düşmesinin kabul edilebilir bir durum olmadığı bir kez daha anlaşılmıştır. Dolayısıyla sağlık bilimlerinde eğitim veren fakültelerin kalitelerinin acilen artırılması gerekmektedir. Bunun için fakülte açılması durdurulmalı, var olanlar makul bir seviyeye indirilmeli ve evrensel standartlardaki koşullara kavuşturulmalıdır. Aksi takdirde gelecekte bugünkünden daha büyük bir kriz bizi bekliyor olacak.

Tüm bu düşünceler eşliğinde, bilimden ve akıldan taviz vermeyerek mesleğini icra eden tüm meslektaşlarımın 14 Mayıs Bilimsel Eczacılık Gününü en samimi duygularımla kutlar, gelecek 14 Mayısların dünyamız, ülkemiz ve mesleğimiz için daha mutlu, daha umutlu olması dileği ile sevgi ve saygılarımı sunarım.

ECZ. TANER ERCANLI
ANKARA ECZACI ODASI
YÖNETİM KURULU BAŞKANI