Covid-19 Aşıları ve Dünya
Değerli Meslektaşlarım,
Dünya Sağlık Örgütü'nün koronavirüs kaynaklı Covid-19 hastalığını resmen "pandemi" olarak sınıflandırmasının üzerinden bir yılı aşkın zaman geçti. Covid-19 salgını olanca şiddetiyle devam ederken tüm dünyayı alarm seviyesini yükseltmeye zorluyor. Bütün devletler hastalığın bilançosunu hafifletmek adına güçleri nispetinde çeşitli tedbir planları uyguluyor. Bugün geldiğimiz nokta itibariyle pandemi tehlikesi henüz atlatılmış değil ancak farklı ülkelerde farklı yöntemler kullanılarak geliştirilen aşı çalışmaları insanlık için umut kapısını aralamış halde. Tüm dünyayı dikkate aldığımızda milyarlarca doz aşının kısa zamanda üretilip dağıtılması ve insanlara uygulanması elbette sanıldığı kadar kolay bir iş değil. Nitekim bazı gelişmiş ülkelerin yaptıkları aşı anlaşmalarına rağmen olası bir tedarik sorunu ile karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Bununla birlikte gelişmiş ülkelerin nüfuslarının çok üzerlerinde aşı siparişi verme başarısı gerçeğini de görmezden gelemeyiz. Söz konusu başarı lokal bakımdan o ülkede yaşayanlar için bir şeyler ifade edebilir ama uluslararası mücadele anlamında dikkate alınmaya değer bir başarı olmadığını söylemek zorundayız. Herhangi bir ülkenin, nüfusunun toplumsal bağışıklık kazanacak kadarını aşılanmasının pandemiyi durdurmaya yetmeyeceğini epidemiyoloji bilimi bize açıkça söylüyor.
Ülkemizde ise aşı uygulaması gecikmeli de olsa hızlı bir şekilde başladı ama şu sıralar durağanlaşmış durumda. Covid-19 ile mücadele politikasındaki temel sorun olan şeffaflık dışı yaklaşımlar, aşı konusunda da varlığını sürdürüyor. Yetkili ağızların çelişkili söylem ve davranışları, kamuoyunun net olarak aydınlatılmaması, uzun vadeli kararlı stratejiler yerine günü birlik yöntemlerin denenmesi ilk başta göze çarpan sorunları oluşturuyor. Kısacası aşı konusunda da önümüzü göremiyoruz. Önümüzü görememek bir yana bu güvensizlik atmosferinin toplum nazarında aşıya karşı bir güvensizlik meydana getirdiğini de gözlemliyoruz. Oysa tüm evreleri bilimsel yöntemler eşliğinde yürütülen, kitlelere uygulanması sonucu ortalama insan ömrünü yükselten, çocuk ölümlerini ciddi anlamda azaltıp salgın hastalıkları durduran insanlık tarihinin en önemli buluşlarından biri olan aşı, bugüne kadar bizi yanıltmadı. Bireylerin aşıya karşı güvensizliklerinin yalnızca pandemiye dair bir problem teşkil etmediğini, tüm boyutlarıyla halk sağlığını ilgilendirdiğini kavramamız gerekiyor. Dolayısıyla uzun vadede bizi içinden çıkılmaz sağlık sorunlarına sevk edecek aşı tereddütüne, hatta bir adım ötesi olan aşı karşıtlığına hep birlikte dur demeliyiz.
Süreci başından beri şöyle bir mercek altına aldığımızda insanlığın bazı bakımlardan çöküşün eşiğine geldiğini ve toplumların rasyonel şekilde davranmak gibi bir niyetlerinin olmadığını anlıyoruz. Bazı aklıselim kurum ve kişilerin en başından bu yana defaatle dile getirdiği iş birliği, dayanışma, ortak akıl gibi kavramlar tamamen rafa kaldırılırken ülkelerin kendi başlarının çaresine bakmaya çalıştığına şahitlik ediyoruz. Bir yıllık zaman zarfında pandeminin tabiri caizse suratımıza çarptığı acı gerçek, ülkelerin sanki pandemi ulusal bir sorunmuş gibi davranıp gemisini kurtaran kaptan anlayışıyla sınırları dışındaki dünya ile ilgilenmemesidir. Hâlbuki pandemiler küresel krizlerdir ve tüm insanlığı ilgilendirirler. Dolayısıyla gemisini kurtaran kaptanların sular durulmadıkça yanaşacak liman bulamayacakları da son derece açıktır. Sonuç olarak dünya pandemi savaşını kazanmak istiyorsa bir avuç aşı üreticisinin insafına bırakılmamalı, halk sağlığını koruma gayesi her türlü ulusal çıkarın üstünde tutulmalıdır. Bu yönde atılması gereken adımlar insanlığın geleceğini düşünmek suretiyle devletlerce konsensüs kurularak atılmalıdır. Aksi takdirde ölmemek için aşı sırasının gelmesini bekleyen milyarlarca insanın çaresizliği uzunca bir süre devam edecektir.
ANKARA ECZACI ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI