Güçlüklerle Dolu Bir Yıla Veda Ederken
Değerli Meslektaşlarım,
Yeni bir sayıda buluşmanın heyecanı ile sizleri bir kez daha en derin sevgilerimle selamlıyorum.
Dünyayı saran pandemiden ülkemiz de ağır şekilde etkilenirken salgının yanı sıra bize has birçok sorunla karşı karşıyayız. Ekonomik krizin yaşamın her alanında kendini iyiden iyiye hissettirdiği, eğitim sisteminin bir bütün halinde nitelikli bireyler yetiştirme hedefinden uzaklaştığı, demokrasinin sacayaklarından olan demokratik mekanizmalarının birer tehdit olarak algılandığı ve en önemlisi toplumsal barışın yerini ayrışmanın ve nefret dilinin aldığı oldukça karamsar bir dönemden geçiyoruz. Ayrıca ülkemizin bir başka büyük sorunu ise hiç şüphesiz deprem kuşağında yer almasıdır. Jeolojik bir olguya sorun demek ne kadar doğru ondan da emin değilim. Ancak her defasında yaşanan hazin görüntüler bizi son derece normal olan bu doğa olayını tanımlarken sorun kelimesini kullanmaya itiyor. Öteden beri birçok büyük depremin hazin sonuçlarını gördük. İçerisinde bulunduğumuz 2020 yılında da sırasıyla Elazığ, Bingöl ve İzmir depremlerini yaşadık. Depremlerin ne yazık ki canlarımızı oldukça sıkan ve hepimizi derin bir üzüntüye boğan bilançolarıyla karşılaştık. Deprem gerçeğiyle hamasi sözlerle değil, bilim insanlarının tayin ettiği bilimsel metotları izleyerek başa çıkabiliriz. Aksi durumda bizi çok daha büyük felaketlerin beklediği açıktır.
Değerli Meslektaşlarım,
Mart ayında ülkemizde başlayan Covid-19 pandemisinin ilk aylarında alınan önlemler sayesinde vaka sayısı kontrol altına alınmış, sağlık sisteminin çökmesinin önüne geçilmişti. Fakat yaz mevsimine geçiş ile birlikte normalleşme süreci adı verilen uygulama, elde ettiğimiz tüm kazanımları boşa çıkardı. Geldiğimiz nokta itibariyle pandeminin artık kontrolden çıktığına şahitlik ediyoruz. Sağlık meslek örgütlerinin tüm uyarılarına rağmen hatalı politikaların ısrarla devam etmesi, Covid-19'a karşı bizi çaresiz kılıyor. Pandemi başta olmak üzere toplumsal problemlere yönelik çözüm önerileri geliştiren meslek örgütlerinin söylemleri ne yazık ki siyasal iktidar tarafından dikkate alınmıyor. Meslek örgütleri dikkate alınmadıkları gibi hiç kimsenin mantıki bir şekilde izah edemediği ama temelinde farklı seslerin duyulmamak istenmesinin oluşturduğu antidemokratik bir yaklaşımla bölünmek isteniyor. Demokrasinin tam manasıyla tesis edilmesi için hayati önemi haiz bu kuruluşlardan yaralanmak, fikirlerinden faydalanmak dururken susturulmak istenmeleri geleceğe umutla bakmamızı engelleyen girişimlerden biridir.
Değerli Meslektaşlarım,
Covid-19 salgınında yaz aylarında başlayan gerileme sonbaharın gelmesiyle artışa geçti. Geldiğimiz noktada ölümlerin oransal olarak düşse de sayısal olarak artma eğiliminde olduğunu görüyoruz. Dünya genelindeki istatistikler iç karartıcı bir haldeyken, ülkemiz özelinde açıklanan verilerin doğru olmadığının sahada görev yapan eczacılar olarak farkındayız. Her gün ekranlara yansıtılan bir tablo ve maske mesafe hijyen sloganının pandemi ile mücadelede hiçbir kazanç sağlamayacağı çok açık. Nitekim Sağlık Bakanlığı toplumun farklı alanlarından gelen itirazlara kayıtsız kalmayı bir kenara bırakarak açıkladığı günlük verilerin yer aldığı tabloyu güncelleme gereği duydu ve en başından beri olması gerekeni aylar sonra yaptı. Bunun yanında ekonomik kaygılarla alınmayan önlemlerin uzun vadede çok daha ciddi ekonomik kayıplara yol açacağı, uzmanlar tarafından sık sık dile getirilmesine karşın insan sağlığının üretim faaliyetlerinden daha az değerli görülmesi bir diğer tuhaflık olarak karşımızda duruyor. Hastalığa karşı bulunan aşıların pandemiyi sonlandırması için epey vaktimiz varken ve salgın tüm acımasızlığıyla ilerlerken acilen yeni önlem planları uygulanmalıdır. Yoksa sonu hiç iyi bitmeyecek bir kış mevsimi bizi bekliyor olacak. Ayrıca tüm uyarılarımıza ve girişimlerimize rağmen yeterli sayıda alınmayan grip aşısında yaşadığımız krizi, Covid-19 aşısında da yaşamamak adına Sağlık Bakanlığı'nın şimdiden aşı konusunda bir plan hazırlaması ve bunu tüm yönleri ile kamuoyuna açıklaması gerekmektedir.
Değerli Meslektaşlarım,
Tüm bu belirsizlik ortamında, sağlık emekçileri olan biz eczacılar, pandemi olgusuyla mücadele etmeye çalışıyoruz. Tüm gücümüzle mücadelemizi sürdürürken bir yandan da ne yazık ki sağlık çalışanlarına uygulanan şiddete maruz kalmaya devam ediyoruz. Ülkemizi saran şiddet sarmalı bizi de etkiliyor ve insan hayatını korumaya dair savaşımızda, hayatımıza kasteden şiddet olaylarıyla karşılaşıyoruz. Bu anlamda uzun uğraşlarımız sonucu 15 Nisan 2020 tarihinde TBMM'de grubu bulunan tüm siyasi partilerin mutabakatıyla yasalaşan “Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin, şiddet olaylarını sonlandırmada yetersiz kaldığı net bir biçimde görülüyor. Suç oranlarındaki artışı salt ceza yöntemiyle aşağı seviyelere indirme gayretlerinin bir sonuç vermediği ortada. Dolayısıyla şiddet gibi çok yönlü bir kavramın bütün yönleriyle ele alınması ve uzun vadeli politikalar geliştirilmesi elzem bir konu haline gelmiştir. Şunu açık yüreklilikle söylemek lazım ki hayatları pahasına insanların hayatını korumaya çabalayan sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, kimsenin sümen altı edeceği, görmezden geleceği basit bir konu değildir. Ankara Eczacı Odası olarak mevcut sorunun geniş bir kapsamda ele alınması için gerekli tüm mercilerle görüşüp önerilerimizi sunuyoruz, sunmaya da devam edeceğiz.
Değerli Meslektaşlarım,
Biz eczacılar ülkemizdeki sağlık ordusu içerisinde halka sunduğumuz ilaç ve sağlık danışmanlığı ve 1. basamak sağlık hizmeti ile son derece önemli bir konumdayız. Eczanelerde akademide, kamu kurumlarında, hastanelerde, ilaç firmalarında çalışarak ilacın üretilmesinden hastaya ulaştırılmasına kadar ki tüm süreçlerde aktif şekilde görev alıyoruz. Dolayısıyla eczacılık, doğası gereği ilacın tek uzmanı olan bir bilim ve aynı zamanda meslek dalıdır. Hâl böyle iken pandeminin henüz başında kurulan Bilim Kurulu ve İl Pandemi Kurullarında köklü bir birikimi olan meslek örgütümüzden temsilcilere yer verilmemektedir. Defalarca kez dile getirdiğimiz hâlde, ilgili kurullarda eczacılara yer verilmemesini izah etmekte güçlük çekiyoruz.
Değerli Meslektaşlarım,
Son zamanlarda karşılaştığımız bir başka sorunumuz ise hiç şüphesiz internetten ilaç satışı ve bu ürünlerin reklamının yapılmasıdır. Hâlbuki 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun'un 43. Maddesi ve 1262 sayılı İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu'nun 18. Maddesi'ne göre ilaç sadece eczanelerde satılabilmektedir. Dolayısıyla internetten ilaç satışı kanunen yasaktır. Fakat bazı internet sitelerinde ilaç satışıyla karşılaşıyoruz. Halk sağlığını tehdit eden, geri dönüşü olmayan hasarlara yol açan hatta ölümlere varan sonuçlar doğuran bu tehdit, tüm meslektaşlarımızın ve meslek örgütümüzün ortak şekilde benimsemesi ve birlikte hareket etmesi gereken bir konudur. Yine gıda takviyelerinin eczane dışında satışı da insan sağlığını etkileyecek bir diğer sorundur. Bu ürünler hekim tavsiyesi ve eczacı kontrolünde kullanılmalıdır. Konu hakkında Tarım ve Orman Bakanlığı yetkilileri ile görüşüp endişelerimizi dile getirdik ve çözüm önerilerimizi kendilerine anlattık. Önümüzdeki dönemde de bu mesele hakkındaki görüşmelerimizin devam edeceğini ve konunun takipçisi olacağımızı bilmenizi isterim. Ayrıca Covid-19 pandemisine karşı koruyuculuğu nedeniyle hayatımızın bir parçası haline gelen maskelerin, profesyonel yetkinliğe sahip olmayanlar tarafından üretilip piyasaya sürülmesi, insanların sağlığını olumsuz anlamda etkileyen başka bir faktördür. Maskeler, üretim aşamasında dünya standartları gözetilmesi zorunlu olan sağlık ürünleridir. Dolayısıyla sağlık ürünlerinin insanlara, niteliğini ve kalite standartlarını ölçmeye ehliyetli tek meslek olan eczacılar tarafından ulaştırılması gerekmektedir. Ancak sokaktaki herhangi bir işletmede ve internet sitelerinde satışı yapılmaktadır. Bu durum yukarıda da defaatle belirttiğim gibi halk sağlığı açısından ciddi riskler barındırmaktadır. Ankara Eczacı Odası olarak vatandaşlarımızı maskeler hakkında bilgilendirmek ve eczaneler haricinde satılmasının sakıncalarını anlatmak için her türlü basın yayın mecrasında birçok kez bu konuya değindik. Önümüzdeki süreçte de bu konuyu gündemimizde tutmaya devam edecek ve gerek kamu otoritesini gerek vatandaşlarımızı uyarmaya devam edeceğiz.
Yıllardır süregelen ekonomik sorunlarımızın pandemi ile beraber gittikçe derinleştiği ortadadır. Eczacıların nitelikli bir kamu hizmeti sunması için hayatlarını idame ettirecek kazancı elde etmesinin elzem olduğu son derece açıkken, hâlihazırdaki ilaç fiyat ve kârlılıkları buna müsaade etmemektedir. Meslektaşlarımızın gelirinin büyük kısmı ilaçlardan sağlandığı göz önüne alındığında yıllardır düşük seviyede seyreden ilaç kârlılıkları artırılmalıdır. Bununla birlikte kamu kurumlarında görev yapan meslektaşlarımızın özlük hakları iyileştirilmeli, çalışmalarının karşılığını alır duruma getirilmelidir. Çatı örgütümüz Türk Eczacıları Birliği ve SGK ile yaptığımız görüşmelerde sık sık bu konuyu gündeme getiriyor ekonomik endişelerimizi paylaşıyoruz.
Değerli Meslektaşlarım,
En başta pandemi olmak üzere farklı alanlarda karşılaştığımız sorunlar yumağı bir yılı geride bırakıyoruz. Dilerim yeni yıl tüm dünyaya ve ülkemize sağlık, mutluluk, barış ve huzur getirir. Bir sonraki sayımızda görüşmek üzere hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
ANKARA ECZACI ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI